Bâb-ı esrar


Hafta başında kardeşim ve minik ailesini iftara davet ettim. Ettim etmesinede o gün pek havamda değildim, havada çok sıcaktı zar zor bir yemek yaptım. Yabancı değiller diyerekte kendimi rahatlattım :) Gelin hanım ana yemeğimi ara sıcak sanınca eyvah dedim ama artık çok geçti. Ne ise ki herkes doydu ve beni en mutlu eden hiç bir yemeğin artmaması, hiç bir şeyin çöpe atılmamasıydı. Ve sanırım bundan sonraki masalar böyle olacak, çünkü korkarım bazen sevap işlerken günah işleyebiliyoruz. Böyle işteee :)
Menüye gelince; Şehriye çorbası, patlıcan paçası, pirinç pilav, yoğurtlu makarna, salata, haşhaşlı kek.
Çok fazla hatırlamıyorum ama Ramazan ayında Osmanlı'da diş kirası denen bir gelenek vardı galiba, evinize gelen misafirlere hediye veriyorsunuz. Yani zahmet edip yemekleri yediniz, dişleriniz yoruldu diye hediye verilirmiş. Masadaki hediye'de yeğenim içindi, fazla dişi olmasada, o aldı nasibini...



7 yorum:

xcelis dedi ki...

Sofranız yine çok şık ya yeşiller içinde o örgü biblolara bayıldım zaten.Ellerinize sağlık

Fransali Gelin dedi ki...

Utandirdin beni simdi :)) Ben nerden bileyim ana yemegin o oldugunu :) Ama yinede çok guzeldi canim, ellerin dert gormesin. Ayrica kizimin hediyesi içinde tekrar tesekkurler, yillar once ogrencilerimize iftara gidince yapardik unutmusum, sen hatirlatinca çok sevindim. Zaten twitterda da paylastim :) Allah razi olsun canim.

Sinejan dedi ki...

Evet biraz değişiklik olsun istedim. Çok basit bir şey ama masanın havasını hemen değiştiriyor...

Sana gelince asıl ben utandım :) Şaka yapıyorum, rica ederim, ne güzel bak anıların tazelendi. Elveda twitter :)

muhabbetsofrasi dedi ki...

daha ne olsun :)

Deli Anne dedi ki...

aaa görümce-yengesiniz ha.. maşallah:)

Sinejan dedi ki...

Bencede başka birşey olmasın :)

Öyle :)

Adsız dedi ki...

çok hos olmuss, bayiliyorum yesil'e, ne kadar guzel bir renk :)))
emine